Resulullah abdestsiz durmazdı
Bera' bin Azib anlatır: Kainatın efendisi, bana "Yatacak yerine varacağın zaman, namaz için abdest aldığın gibi, abdest al! Sonra, sağ yanının üzerine yat ve sonra "Allahım! Kendimi, sana teslim ettim. Yüzümü, sana çevirdim. Sırtımı, sana dayadım. Ben, senin azabından korkar, rahmetini umarım. Senden, senin rahmetinden başka sığınılacak yok, senin azabından korunulacak, yok! Ancak, senin rahmetine sığınılır ve ancak, senin rahmetinle kurtulunur. Ben, senin indirmiş olduğun kitabına ve göndermiş olduğun Peygamberine inandım!" de!
O gecende ölürsen, İslâm fıtratı üzere ölürsün. Kim, bunu söyler de, o gece altında ölürse, İslâm fıtratı üzere ölür!" buyurdu.
Döşeğine yatmak istediği zaman, sağ yanının üzerine yatsın. Yattığı, yanını döşeğe koyduğu zaman da "Allahım! Seni, tesbih ve tenzih ederim.
Ya Rab! Yanımı, döşeğe senin isminle koydum. Senin isminle de, kaldırırım. Eğer, ruhumu tutar, alıkorsan, ona rahmet ve mağfiret ihsan buyur. Eğer, geri salarsan, salih kullarını koruduğun gibi, onu koru!
Uyandığı zaman da "Hamd olsun Allaha ki, beni, cesedimde afiyetli kıldı, ruhumu, bana geri çevirdi ve zikri için bana izin verdi." desin." buyurmuştur.
Peygamber efendimiz, yüzü koyun yatan bir adama rastlayınca "İşte, bu, Allahın hiç sevmediği bir yatıştır!" buyurdu.
Şerid bin Süveyd'in bildirdiğine göre: Peygamber efendimiz, yüzünün üzerine yatmış, uyuyan bir kimse görüp ona, ayağının ucu ile dokundu ve "Bu, yüce Allahın en sevmediği bir uyumadır!" buyurdu.
Uyuyan zat, Eshab-ı Suffa'dan Abdullah bin Tahfe olup demiştir ki "Ben, seher vakti Mescidde karnımın, yüzümün üzerine yatmış, uyurken, birisi, bana, ayağı ile dokundu.
-Kim bu, diye sordu.
- Ben, Abdullah bin Tahfe'yim!, dedim.
Bir de, ne göreyim? Kainatın efendisi, imiş!
- Bu, yüce Allahın, en sevmediği bir yatıştır! buyurdu.
Peygamber efendimiz, abdestsiz durmazdı.
Resulullah efendimizin, helaya çıkıp ta, abdest almadığı görülmemiştir.
Resullahın yemek yemesi
Resulullah efendimiz, yemeği üç parmakla, şehadet parmağı ile onun iki yanındaki parmaklar ile yerdi.
Peygamber efendimiz, buyururlar ki:
"Yemeğin bereketi: Yemekten önce abdest almakta, yemekten sonra da, abdest almak, el yıkamaktadır!"
"Kim, elindeki et, yağ, kokusunu, bulaşığını yıkamadan uyur da, kendisinin başına bir şey gelecek olursa, kendisinden başkasını suçlamasın!"
Peygamber efendimizin Garra diye anılan bir Karavanası vardı. Kuşluk vakti, kuşluk namazını kıldıktan sonra içinde Serid (Tirid) bulunan bu karavana getirilip ortaya konulurdu. (Tirid, Ufak ufak doğranmış ekmek ve çokça etle birlikte yapılan yemeği denir.)
Müslümanlar, Tirid Karavanasının başına toplandıkları zaman, Peygamber efendimizin, iki dizinin üzerine çöküp oturduğnu gören Bedevi (Çöl köylüsü) "Bu, ne biçim oturuş?!" demekten kendini alamadı.
Peygamber efendimiz "Şüphe yok ki, Allah, beni kerem sahibi bir kul kıldı, bir zorlayıcı ve inadçı kılmadı! Haydi, kıyısından yemeğe başlayınız! Tepesinden, ortasından yemeyi bırakınız.Yemeğin bereketi, tepesinde, ortasındadır! Sizden biriniz, yemek yiyeceği zaman, çanağın orta tarafından yemesin. Fakat, alt tarafından yesin. Çünkü, bereket, onun orta tarafından iner!" buyurdu.
Ömer bin Ebi Seleme der ki: Ben, Kainatın efendisiın terbiyesi altında bulunan bir çocuktum.
Yemek yerken, elim, yemek kabının içinde dolaşırdı. Kainatın efendisi, bana "Ey oğul! Besmele çek. Sağ elinle ye! Önünden ye!" buyurdu.
Bundan sonra, hep böyle yemeğe devam ettim.
Peygamber efendimiz "Biriniz için hizmetçisi, yemeğini, hazırlayıp getirdiği zaman ki, o hizmetçi, yemeğin sıcağına, dumanına katlanmıştır onu da, sofraya kendisiyle birlikte oturtsun, o da, yesin. Eğer, kaçınır, böyle yapmazsa, veya yemek az olursa eline, ondan, bir iki lokma koysun." buyurmuştur.
Peygamber efendimiz, hiçbir yemeği hor görmemiş, yermemiştir.
Bir yemeği, arzu ederse, yer, arzu etmezse, bırakır, susardı.
En ufak nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti yermezdi.
Hiçbir nimeti, ne hoşuna gittiği için över, ne de, hoşlanmadığı için yererdi.